Dinimiz




   
        

                                      Besmele

Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

*"Bilcümle semâvi kitâbların anahtarı "Rahman, rahîm Allah adı ile"dir; yani besmeledir." 
*"Meşrû işlerin hangisi olursa olsun besmele-i şerîfe ile başlanmazsa hayrına ve tamamına nâil olunamaz, bereketsiz kalır." 
*"Bir vartaya düşdüğün vakit:
"Rahman, rahîm Allah adıyla. Çok yüce ve çok büyük Allah'a sarılmaktan, O'ndan yardım dilemekten başka çâre yoktur!" demeğe devam et. Zîrâ Cenâb-ı Allah bunların hürmetine belâ ve musîbetlerin nicelerini def eder." 
*"Cehennemin başlıca me'murları olan ondokuz zebânînin azabından necât bulmak isteyen kimse Besmele'ye devam etsin." Zirâ besmele ondokuz harftir.
*"Sizden biriniz evine girmek istediği zaman şeytan onu ta'kîb eder. O kimse evine girdiği zaman besmele ile girerse şeytan der ki: Bu evde bana girecek yer yok."
*"Her günün sabahında ve her gecenin akşamında:
"Allah'ın adiyle ki, O'nun adı sâyesinde ne semâda, ne yeryüzünde, hiç bir şey zarar veremez. O her şeyi işiden, her şeyi hakkıyle bilendir" diyen ve bunu üç defa tekrarlayan kimseye hiç bir şey zarar veremez'
*"Allah'ın adı anılmadan yenilen her yemek ancak hastalıktır, onda bereket yoktur. Bunun keffâreti, eğer sofra ortada ise Bismillah diyerek devam etmekdir. Eğer sofrayı kaldırdı isen yine Bismillah deyip parmaklarını yalamandır."




                        DUA


O daima yaşayandır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O halde O'na Dininde ihlâs (ve samîmiyet) erbâbı olarak "Hamd olsun kâinâtın Rabbi olan Allah'a" (diye) duâ edin...  (Mü'min Sûresi/65) 
Allah'ın Kuran'da tarif ettiği duada kişi Allah'ın kendisini gördüğünü, duyduğunu kavramış, O'na saygı ve korkuyla boyun eğmiş ve O'nun önünde kulluğunu açıkça kabul etmiştir.    
 
         Kuran-ı Kerimden Dua ile İlgili Ayetler
*“Rabbiniz buyuruyor ki, bana dua edin, duanızı kabul edeyim…” (Mü’min: 40/60)
*Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
*Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Kuran'a bakıldığında duanın belli bir zamanı olmadığı görülür. İnsanı dua etmeye yönelten her türlü istek, bu ibadetin vaktinin geldiğinin göstergesidir. İnsanın istek ve ihtiyaçları sürekli olduğu için duası da sürekli olmalıdır. Yani duanın belirli bir vakti, saati yoktur.  
Efendimizin hayatında duanın ayrı bir anlamı ve önemi vardı. O, devamlı kendisini yaratanla bir olduğunun farkında olarak sürekli Rabbine dua ve niyazda bulunur, etrafındaki insanlarında yaratıcılarına yönelmelerini tavsiye eder ve nasıl dua edeceklerini öğretirdi.




                        NAMAZ               

                   (Namaz dinin direği, her hayrın anahtarıdır.)
(Kıyâmette kulun ilk sorguya çekileceği ibâdet namazdır. Namaz düzgün ise, diğer ameller, ibâdetler kabûl edilir. Namaz düzgün değilse, hiçbir amel kabûl edilmez.)
İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran yararlı şey, namazdır. Peygamberimiz, (Namaz dînin direğidir. Namaz kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dînini yıkar.) buyurdu.
 Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki,
(Kıyâmet günü, îmândan sonra, ilk suâl namazdan olacaktır.)
(Allahü teâlâ buyuracak ki, ey kulum, namaz hesâbının altından kalkarsan, kurtuluş senindir. Öteki hesapları kolaylaştırırım!)
Alttaki altı temel, namazın ana iskeletini oluşturuyor. Bunlardan biri dahi olmasa namaz batıl, yani asılsız olur.
*Niyyet :Namazın niyyeti, yapmakta olduğu hareketin namaz kılmak olduğunu ve hangi namazı kılacağını bilmekten ibarettir.
*BaşlangıçTekbiri :Buna iftitah (başlangıç) tekbiri ya da "tahrîme" denir. Niyyetin hemen arkasından elleri kaldırırken "Allahû Ekber" diyerek yapılır.
*Ayakta Durmak (Kıyam) :Bir özrü olmayan mükellefin farz ve vacip olan namazları ayakta kılması da farzdır.
*Kur'ân Okumak (Kiraat) :Farz namazların ilk iki rekatlarında Kur'ân-ı Kerîm'den bir parça okumak da farzdır
Bu farz, Kur'ân'ın neresinden olursa olsun, üç kısa âyet kadar okumakla yerine gelmiş olur.
*Rukû' (Eğilmek) :Namazların her rekatında en az eller dizlere ulaşacak kadar eğilmek farzdır.Rukû, mükemmel şekliyle baş ile göğüs yere paralel oluncaya kadar eğilmekle olur. Yalnız bu, erkek içindir. 
*Secde :Alnı yere koymaktır. Bu kadarı farzdır. Alınla beraber burnun da yere değmesi, ellerin de yere konması vaciptir, yani secdenin tam ve mükemmel olması için gereklidır. 
*Son Oturuş :Kıldığı namaza göre son rekatın bitiminde "tahiyyat" okuyacak kadar oturmak da farzdır. Tahiyyatı okumak ise vaciptir




                      ZEKAT
Kelime anlamıyla zekat; temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasına gelir.
Dini anlamıyla ise; nisap miktarı zenginlige sahip olan Müslümanın Allah'in hakkı olanlara verilmesini emrettigi belli miktarda malı vermesidir.Veren kimseyi cimrilik kirlerinden ve günahlardan temizledigi ve malında berekete vesile oldugu için, kelime manası ile dini manası arasında bir bag vardır.
Peygamber efendimiz, (Zekatı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna dolanır) buyurduktan sonra, şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler; iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar, o mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp, baştan ayağa kadar onları sokacaktır.) [Âl-i İmrân 180 - İbni Mace]
Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekatını, tarla mahsullerinin, sebzelerin, meyvelerin uşrunu vermek şarttır. Zekat kırkta bir, uşur onda bir verilir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:

(Altın ve gümüşü [malı, parayı] biriktirip Allah yolunda harcamayanlara [zekatını vermeyenlere] çok acı azabı müjdele! [Zekatı verilmeyen mallar] paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp,sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına [mühür basar gibi] basılacaktır. Bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Biriktirdiklerinizi [azabını] tadın denilecektir. [Tevbe 34, 35] (Parantez içindekiler, tefsirlerdeki açıklamalardır.)Zekat, dinin diregi olan Namaz ibadetindenhemen sonra gelmekte
ve birlikte zikredilmektedir.
Ikisinin birbirine baglanmasının en mühim 
hikmeti, namazin dinin diregi, zekatin ise İslam'ın köprüsü olmasıdır.Namaz, dini koruyan, zekat asayişi temin eden Ilahi iki esastır.



                     ORUÇ
İslâm'ın temel ibadetlerinden biri de ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla, tan yerinin ağarmasından, güneşin batmasına kadar yeme içme ve benzeri bedeni isteklerden uzak durmaktır. Oruç bedenle yapılan bir ibadettir.Oruç Allah'ın emrini yerine getirmek, ona yakınlaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla tutulur.Akıllı, ergenlik çağına girmiş ve sağlığı yerinde olan Müslümanlar oruç tutmakla yükümlüdürler. Yüce Allah Kur'an'da "Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı" (Bakara suresi, 183) buyurarak, oruç ibadetinin farz olduğunu belirtmektedir.
Orucun Temel Şartları:Oruç tutmak için niyet etmek, niyetin başlama ve bitme zamanını bilmek, tan ağarmaya başlamasından güneş batıncaya kadar orucu bozan şeylerden sakınmak gerekir.
Kaza Orucu veFidye:Hastalar,yolcular veçok yaşlı olupda oruca dayanamıyacak olanlar tutmayabilirler.Hasta olan bir kimse orucunu iyileştikten sonra tutar.Buna"Kaza orucu"denir.


                   HAC
Kelime olarak yönelmek, kastetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek anlamlarına gelen hac, terim olarak, belirli bir zamanda, usulüne uygun olarak, ihrama girdikten sonra, Arafat'ta vakfe yapmak, Kabe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı görevleri yerine getirmek suretiyle yapılan ibadettir İslâm’ın beş esasından biri olan hac, Hicretin 9. yılında farz kılınmıştır. 
Hac kimlere farzdır?
Sağlık ve servet yönünden haccetme imkanına sahip, hür, akıllı ve buluğ çağına erişmiş Müslümanlara farzdır. Bu şartları taşıyan kişinin, imkan elde edince, geciktirmeden bu farzı yerine getirmesi gerekir.
İhram ne demektir?
Hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, diğer zamanlarda helal olan bazı fiil ve davranışları, hac veya umrenin rükünleri tamamlanıncaya kadar kendine haram kılmasıdır. İhramın, niyet ve telbiye olmak üzere iki rüknü vardır. Niyet, hac veya umre yapmaya karar vermektir. Niyetin dil ile yapılması müstehaptır. Telbiye ise, “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk lâ şerîke lek (Allâh’ım, davetine isteyerek uydum, emrine amadeyim. Senin eşin ve ortağın yoktur. Sana yöneldim, hamd senin, nimet senin, mülk de senindir. Eşin ve ortağın yoktur)” demektir.




















 
Haberler-Gazeteler-Dergiler
 
Sitene Ekle
 
Hava Durumu
 
 
BAKTUBE.TR.GG
 
Bugün 26 ziyaretçi (136 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol